Karanlığın göz yaşlarıydı en çok içini acıtan. O yüzdendir karanlıktan korkması, aydınlığı araması. Aslında bir türlü kabullenmedi içindeki derin dipsiz kuyulardaki karanlığının varlığını. Deniz feneri misali umutlarına ışık tutmayı beceremedi şu hayatta. Aydınlıkta hep karanlığı yaşadı. Yatağının altında hep bir öcü olduğuna inanan masum, küçük bir çocuk misali. belki de korkularıydı onu O yapan, ya da onu O yapamayan. Ama ne fark edecekti ki o daha başlamadan vazgeçmişti kendinden. Her seçiminde biraz daha bırakmıştı kendinden geçmişe izler, anılar, umutlar, …
Işıktır bize yol gösteren, umudumuza umut katan, içimizi aydınlatan, yüzümüzü güldüren. Karanlıklarınızın son bulması dileğiyle…
Leave a Reply